top of page
Yazarın fotoğrafıİsa Ersoy

Afet ve Acil Durum Risklerinin Yönetiminde Kurumsal Yönetimin Rolü

TÜRKİYE, PEK ÇOK AFET TÜRÜNÜN ÖNEMLİ SIKLIKTA YAŞANDIĞI BİR ÜLKEDİR. BU NEDENLE “YÜKSEK RİSK” GRUBUNDAKİ ÜLKELER ARASINDA BULUNUYORUZ. BU YÜKSEK RİSKİN AZALTILMASI İSE İLGİLİ KURUM VE KURULUŞLARIN OLUŞTURACAKLARI ETKİN AFET YÖNETİMİ İLE MÜMKÜN OLABİLİR.


Tamer Saka

Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

BMS Group Kurucu Ortak ve Yönetim Kurulu Üyesi


Tamer Bey sizi tanımak isteriz. Öğreniminizden iş hayatınıza geçiş hikayenizi bizimle paylaşır mısınız?


İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimlerimi tamamladım. Sırası ile Arthur Andersen ve Ernst & Young şirketlerinde Risk Yönetim Danışmanlığı hizmetlerinden sorumlu Müdür ve Kıdemli Müdür olarak görev yaptıktan sonra 2004 yılında Sabancı Holding bünyesinde Risk Yönetim Direktörü olarak görevime devam ettim. 2010- 2011 yılları arasında Willis Londra’da, içinde Türkiye’nin de yer aldığı yaklaşık 20 ülkenin iş geliştirme faaliyetlerinden sorumlu Yönetici Direktör olarak görev aldım. 2011 yılında Kibar Holding bünyesine katılarak Strateji ve İş Geliştirme Koordinatörü, Otomotiv ve Kurumsal Fonksiyonlar Grup Başkanı, CEO ve Kibar Holding Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev aldım. 2018 yılında Sabancı Holding Çimento Grup Başkanı olarak görev aldım. 1 Eylül 2021 tarihinden itibaren ise Kurucu ortak ve BMS Group Yönetim Kurulu Üyeliği görevini yürütüyorum. Bununla birlikte TKYD Yönetim Kurulu Başkanı ve YÜNSA Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapıyorum.


BMS ile yolunuz nasıl kesişti? Risk Yönetimi mesleğinin ve konusunun gelişiminde çok büyük katkıları olan değerli bir yönetici olarak BMS’de ki rolünüzden bahseder misiniz?


Uluslararası denetim firmalarında Risk Yönetimi Danışmanlık ve Sabancı Holding’de Risk Yönetim Direktörü olarak çalıştığım dönemlerde grubun tüm risk ve sigorta süreçlerini yönettiğim için sigorta konusunda çok yoğun çalışmalarımız oldu.


Çok tecrübeli bir sigortacı ve broker olan, sigortacılık alanında dünyanın önemli firmalarının ortaklığını ve yöneticiliğini yapmış Türk ortağım Servet Gürkan ve Kerem Gürkan ile broker işi kurmaya karar verdik. Uzman sigorta, reasürans ve sermaye piyasası danışmanlık hizmetleri sunan dinamik, küresel bir broker olan BMS ile yollarımız kesişti ve onlarla ortak olarak bu yolculuğa başladık.


50 yılı aşkın global deneyimi ile kanıtlanmış pazar tecrübesini ve yerel uzmanlığını birleştiren BMS Türkiye olarak, müşterilerimiz ile birlikte ihtiyaçlarını belirleyerek onlara özel çözümler sunuyoruz. Risk danışmanlığı, portföy yönetimi, sigorta reasürans plasmanı faaliyetlerinde operasyonel mükemmellik ve teknoloji odaklı çözümlerimizle, müşterilerimize hızlı ve kusursuz

hizmet sunmayı taahhüt ediyor, karmarşık risk segmentlerinde müşterilerimizin ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılamak için çalışıyoruz.


"Şirketlerin karşılaştıkları afet ve acil durum riskleri ile bu risklerin analizi ve yönetimi konularında farkındalık kazanması, orta ve üst düzey yöneticilerin Afet ve Acil Durum Yönetimi konusunda yetkin ve stratejik kararlara yön verebilecek seviyede geliştirilmesi sağlanmalıdır"

Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD), kurumsal yönetim anlayışının ülkemizde tanınması, gelişmesi ve en iyi uygulamalarıyla hayata geçirilmesi misyonuyla 2003 yılından bu yana çalışmalarını sürdürüyor. 2024 yılına kadar derneğin geçirdiği süreci bize özetlemenizi istesek...


Sürdürülebilir kalkınmanın vazgeçilmez unsurlarından biri olan kurumsal yönetim ilkelerinin ülkemizde tanınması, benimsenmesi ve en iyi uygulamaları ile hayata geçirilmesi yönündeki çabalarımıza kurulduğumuz 2003 yılından bugüne devam ediyoruz.


Belli bir kişi veya ailenin çoğunluk hissesine sahip olduğu şirketlerin ağırlıklı olduğu aile şirketi yapısını göz önüne alarak, uluslararası alanda oluşan en iyi uygulamaları bu tip kuruluşlar için uygulanabilir hale getirmek önceliğimiz oldu. 20 yılda ülke çapında 40’a yakın şehirde düzenlediğimiz 80’den fazla panel ve Eğitim programı TKYD’nin bu yönde önemli bir bilgi birikimine sahip olmasını sağlarken 4 binin üzerinde hissedar ve yöneticiye konu ile ilgili bilgi verdi.


Sermaye piyasasına yönelik çalışmalarımız genellikle düzenleyicilere yönelik görüş verme ve oluşan düzenlemelerin ortak bir anlayış ile ele alınmasını sağlayacak eğitim programları ve toplantılar ile yürütülmekte. BIST Kurumsal Yönetim Endeksi’nde 73 kuruluşumuz işlem görüyor ve bu endeksin gelişimine yönelik çalışmalarımız olacak.


TKYD, şirketlerin kurumsal yönetim ilkeleri ile yönetilmelerine destek olurken; kârlılık, performans, rekabet ve istihdam güçlerinin artmasıyla ortaya çıkan sosyal gelişim ve ekonomik büyümeden, ülkemiz adına gurur duyuyor. TKYD’nin an itibari ile 150’yi aşan tüzel

üyesi bulunuyor.


Kurumsal yönetimin sadece şirketler için geçerli bir ilke ve uygulamalar bütünü olmadığı inancıyla farklı statüdeki kuruluşlar için hazırladığımız rehberler önemli açılımlar getirdi. Bunlara örnek olarak “TKYD TAİDER Araştırma Raporu: Gelecek Neslin İşe Bakışı”, “Deprem Sürecinde Kurumsal Yönetim Deneyimi Araştırması”, “Türkiye Kurumsal Yönetim Pusulası”, “Yönetim Kurulu Komitelerinin Kurumsal Yönetimdeki Rolü”, “Türk Futbol Endüstrisi Yönetim Rehberi”, “Ekonomi Gazetecisi Kurumsal Yönetim El Kitabı”, “Sivil Toplum Kuruluşlar Yönetim Rehberi” sayılabilir.


Bu çalışmalar üyelerimizin katılımlarıyla oluşturduğumuz ve dernek faaliyetlerine büyük bir etkinlik sağlayan çalışma gruplarımız ile sürdürülmekte.


OECD, International Finance Corporation, Dünya Bankası, Center for International Private Enterprise gibi uluslararası örgütler ile birçok projede işbirlikleri yapmaktayız. Diğer yandan ülkemizdeki birçok sivil toplum kuruluşu ile yakın çalışarak etkinliğimizi arttırmayı hedefliyoruz.


Türkiye bir afetler ülkesi ve yakın zamanda İstanbul’da büyük bir deprem bekleniyor. Doğa ve insan kaynaklı afetler ve yangın ve can güvenliği risklerine karşı şirketlerin afet risk farkındalıklarını arttırarak Acil Durum Yönetiminin bir şirketin Yönetim Kurulu Başkanından başlayarak ve tüm yönetim kademesi ile çalışanları tarafından içselleştirilerek bir kurum kültürü haline getirilmesinin şirketler için öneminden bahseder misiniz?


Maalesef ülkemizde yüzyıllar boyunca yıkıcı depremler yaşandı, önümüzdeki dönemde birçok büyük deprem daha yaşayacağız. O yüzden Türkiye’yi dünyanın deprem konusunda en iyi, en hızlı, en kapsamlı müdahale eden ülkesi haline getirmemiz son derece önem taşıyor.


TÜRKÇİMENTO Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptığım dönemde İstanbul depreminin olası etkileri ve alınması gereken önlemlerle alakalı “Türkiye Deprem Hazırlık Yol Haritası” raporu hazırladık. Hazırlanan Deprem Yol Haritası Raporu’nda 8 ana tema belirlenerek her alana özel çözümler önerildi. Çalışma kapsamındaki 8 ana alan “Finansman / Teşvikler, Halkın Bilinçlendirilmesi, Yapı Sağlamlık Testleri, Yapı Güçlendirme Çalışmaları, Yapı Denetim, Mevzuat, Yapı Sahibi Etkileşimi, Yeni Teknolojilerin Kullanımı” olarak belirlendi. Bu temalar üzerinde Türkiye ve Marmara Bölgesi’nde yürütülen çalışmalar, bu çalışmaların yeterliliği, katılımcı STK’larla yapılan anket ve birebir görüşmelerle ortaya konuldu.


Deprem risk profili bakımından Türkiye’ye benzer olan, bu alanda çalışmalar sürdüren ülkelerin çalışmaları ayrıca incelenerek, ülkemizde uygulanabilecek başarılı örnekler tespit edildi. Bu çalışmalar sonunda İstanbul’da yapılacak dönüşüm için gerekli finansman hesabı ile bölgede kısa/orta/uzun vadede uygulanabilecek potansiyel çözüm önerileri ortaya konuldu.


1999 ve 2023’te yaşadığımız depremlerin ardından Türkiye’de de “Kurumsal Afet Yönetimi” modeli benimsenmeli ve uygulanmaya başlanmalı. Bu konuda şimdiye kadar yapılan çalışmaları önemseyip bunların artarak devam edeceği ümidiyle, ülkemizin de en kısa sürede “afet zararlarını en aza indiren ülkeler” sınıfına geçmesi sağlanmalıdır.


İstanbul’un yanına Kocaeli ve Bursa’yı da dahil ettiğimizde ülke gelirinin yaklaşık %40’ını oluşturan bu 3 şehirde çok büyük nüfus yoğunluğu var. Olası İstanbul depremi sonrası ülke nüfusunun yaklaşık %20’sinin yaşadığı bu 3 şehirde kaybedeceğimiz canların yanında telafisi çok zor olacak seviyede ekonomik kayıpların olma ihtimali çok yüksektir.


Farklı hesaplamalar yapmak mümkün ama bugün İstanbul depreminin Türkiye ekonomisine ilk sene 500 milyar dolara yakın bir maliyet çıkarması beklenebilir. Sonraki yıllarda yeniden yapılanmayı da dahil ettiğimizde 1.2 trilyon dolarlık bir büyüklükten bahsediyoruz. Türkiye’nin ekonomik yapısı dikkate alındığında on yıllarca bu sorunu rayına sokması çok zor gözüküyor.


Afetlerle mücadele konusunda farklı düzeylerde politika ve stratejiler geliştirerek çok daha az maliyet içeren gerekli tedbirlerin alınması gerekiyor. Özellikle devletin sağlayacağı bazı teşviklerle beraber sağlam yapılar ve sağlam alanlara doğru üretimin kaydırılarak sanayi de oluşan bu yoğunluğun azaltılması gerekir.


Bugün bir fabrikanın hasar görmesi durumunda ortaya çıkacak maliyet ile aynı fabrikanın güvenli bir bölgeye taşınması maliyetini karşılaştırdığınızda taşınma maliyetinin daha az olacağını göreceksiniz.


Kurumsal şirketler afetler konusunda ne kadar bilinçli? Şirketlerin sürdürülebilir büyüme hedeflerinin gerçekleşmesine engel olabilecek potansiyel riskleri, tehlikeye dönüşmeden, sistematik ve verilere dayalı şekilde yönetilebilmesi konusunda yetkinlik sahibi ve stratejik kararlara yön verebilen orta ve üst düzey yöneticilerin olduğu etkin bir Acil Durum Yönetimi yapılanması için tavsiyeleriniz nelerdir?


Kurumsal şirketler afetler konusunda bilinçli ama yeterince hazırlıklı değiller. Kalite sistemlerinin bir parçası olarak acil durum planları hazırlanıyor ama pratiğe dönük bir perspektifle hazırlanmış planların oranının az olduğunu düşünüyorum. Depremle ne zaman nerede karşılaşacağımızı bilmiyoruz. O yüzden farklı senaryolara göre çalışacak modeller gerçekleştirmemiz ve o modelleri test etmemiz gerekiyor. Her depremin etkisi birbiriyle kıyaslanmayacak şekilde farklı olacaktır. Depremin etkisi ne kadar büyük olursa olsun mutlaka A, B ve C planı olması gereklidir. Bazen kâğıt üzerinde mükemmel gözüken plan fiili durumda fayda sağlamayabilir. Örneğin deprem sonrasında bir yere ulaşabilmek için bir viyadükten geçmeniz gerekiyorsa o viyadüğün zarar görme olasılığı ve senaryosunu da sizin ciddi bir şekilde değerlendirmeniz gerekiyor. Eğer her şey oradan geçmeye bağlıysa ve viyadük yıkıldıysa veya zarar gördüyse sizin tüm planınız çöpe gitmiş demektir bir anlamı kalmaz.


İnsanların yaşadıkları çevrede meydana gelen doğal olaylardan haberdar olmaları, bunları nedenlerine kadar ayrıntısı ile tanımaları ve bu olayların tekrarı durumunda bunlardan hiç etkilenmeme veya en az oranda etkilenmelerine olanak tanıyan çalışmaların tümüne “afet yönetimi” diyoruz. Türkiye, pek çok afet türünün önemli sıklıkta yaşandığı bir ülkedir. Bu nedenle “yüksek risk” grubundaki ülkeler arasında bulunuyoruz. Bu yüksek riskin azaltılması ise ilgili kurum ve kuruluşların oluşturacakları etkin afet yönetimi ile mümkün olabilir. Yönetimlerin; yaşanan bir afet sonrası vatandaşların can ve mal güvenliğinin sağlanması, onların yaşam düzenlerinin en kısa sürede normale döndürülmesi, afetin yarattığı ekonomik, sosyal ve psikolojik kayıplarının giderilmesi konularında yapacakları çok önemli işleri bulunmaktadır. Afet bilinci gelişmiş ülkelerde de bu konuda önemli çalışmalar yapılmaktadır. Ancak afeti yönetmenin yalnızca oluşan bir krizi çözmek değil, afet olmadan önce buna hazırlanmak olduğunu unutmamak gerekir. Cumhuriyet Türkiye’sinde bu doğrultuda önemli yasal çalışmalar bulunmakla beraber, uygulamada bunların tam anlamıyla yerine getirilmediğini üzülerek görmekteyiz.


Afet Risklerinin Azaltılması Çerçevesi’nde, şirketlerin karşı karşıya olduğu tüm tehlikelerden ve tehditlerden korunmak için önleme ve tespit etme yeteneklerini geliştirmeye ve afetlerin, acil durumların etkilerini azaltmak için hazırlık yapma, bunlara yanıt verme, iyileştirme ve kaynak sağlama becerisini güçlendirmek için Standartlaştırılmış Acil Durum Yönetim Sistemi kurulması gereklidir. Ayrıca, şirketlerin karşılaştıkları afet ve acil durum riskleri ile bu risklerin analizi ve yönetimi konularında farkındalık kazanmak, orta ve üst düzey yöneticilerin Afet ve Acil Durum Yönetimi konusunda yetkin ve stratejik kararlara yön verebilecek seviyede

geliştirilmesi sağlanmalıdır.


Küresel ekonomik ortamda artan risk unsurlarıyla beraber risk mühendisliği şirketlerin organizasyon yapısı içinde kurumsal bir özellik kazanmıştır. Bu bağlamda, risk mühendisliği kavramını ve şirketler için önemini nasıl özetlersiniz? Risk mühendisliği şirketler için ne gibi kazançları beraberinde getiriyor?


Şirketlerin sürdürülebilir büyüme hedeflerini etkileyen çok fazla risk var. Operasyonel risklerde bunlardan bir tanesi. Çalışanlara ve çevreye bir zarar getirmeden operasyonların en uygun maliyetle devam etmesini sağlamak operasyonu yönetenlerin sorumluluğundadır.


Risk mühendisliği işi de esasında şirketin kendi iradesiyle operasyondan sorumlu yöneticilere şirketin karşı karşıya olduğu potansiyel risklerin farkında olup tehlikeye dönüşmeden atılması gereken adımları ve olası maliyetleri anlatıyor olmaktır.


Sigortacılık açısından risk mühendisliğinin farklı bir anlamı var. Sigorta şirketleri şirketlerin risklerini belirli fiyat dahilinde satın aldıkları için risk ortaklığı söz konusu. Örneğin, bir fabrikanın deprem, yangın ve sel başta olmak üzere doğa ve insan kaynaklı tüm afetler ve acil durum risklerini anlayabilmesi için mutlaka bir risk mühendisi ile çalışması gerekiyor.


Sigorta şirketleri, çok risk alan veya riskini iyi yönetemeyen şirketlere karşı sigortalatmamaya varan tedbirler alabilir ya da çok yüksek bir fiyattan sigortalama yolunu seçebilir. Bu anlamda risk mühendisliğinin risk yönetimi alanında çok daha fazla gelişim alanı olduğunu düşünüyorum.


BMS Grubu’nun 2024 hedefleri doğrultusunda Tamer Bey’in risk ajandasında neler var ve bu risklere yönelik aldığınız tedbirler nelerdir?


2024 ve sonrası için önümüzü görebildiğimiz dönem itibariyle tüm dünyada risklerin çok yoğun ve karmaşık olduğu bir döneme girdik. Günümüz iş dünyasında şirketlerimize ve kurumlarımıza risk bilinci kazandırarak yönlendirebilmek kolay değil. O yüzden bizim gibi risk yönetimi ve sigorta konusunda danışmanlık desteği veren şirketlere daha büyük sorumluluklar

düşüyor.


BMS olarak, kurucularımızın risk yönetimi ve sigorta konusunda uluslararası tecrübelerinin olması sebebiyle bu sorumluluğumuzun bilincindeyiz. Çözüm ortağı olarak beraber çalıştığımız müşterilerimiz ve iş ortaklarımızın sürdürülebilir büyüme hedeflerine ulaşmalarına engel olabilecek potansiyel riskleri anlama, tanıma ve yönetme konusunda onlara teknoloji temelli inovatif ve yaratıcı çözümler sunmaya, en karmaşık riskleri en doğru şekilde teminat altına almak için yerel ve küresel risk piyasaları ile ilgili bilgi birikimimizi kullanmaya ve müşterilerimizin ihtiyaçlarına uygun çözümler geliştirerek destek olmaya devam edeceğiz.





9 görüntüleme0 yorum

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
bottom of page